Öncelikle bir istatistiği paylaşmak istiyorum, sizlerle.
Türkiye'de televizyon izlenme oranı % 94, kitap okuma oranı ise sadece % 4!
Her gün, bir kitabın sayfasını açanları oranı Almanya'da % 21, Japonya'da % 14, ABD'de % 12, Türkiye'de ise sadece on binde bir!
Türk insanı, günde 5 saat televizyon izliyor ama kitap okumaya bir yılda ayırdığı toplam zaman sadece 6 saat!
Türkiye, 7 Haziran'da gerçekleşecek seçime adım adım yaklaşırken, gözler önündeki tablo, çok ürkütücü! Okumayan, kendini ısrarla eğitmeyen bu toplum, ülkesinin geleceğine yön verecek siyasi kadroları, milletvekillerini seçecek. Hiç emek harcamadan, emeğin anahtarının bilgi olduğunu görmeden bir yerlere gelmek için her çeşit yola başvuran, ülkesi adına kalıcı hizmetler üretmeyi düşünmeyen milyonlarca kişi, 7 Haziran'da sandık başına gidecek.
Yine istatistikler, ülkemiz insanının % 57'sinin çalışmadığını ortaya koyuyor. İş ahlâkımız, dürüstlüğümüz ve her şeyden önce de emeğe saygımız yok. Türk insanı, genelde işini, mesleğini ciddiye almıyor.
Ülkemizde ciddiye alınmayan konuların başında hiç kuşkusuz ki, eğitim geliyor. Siyasilerin ellerinde yaz-boz tahtasına dönüştürülen eğitimimizin milliliğinden söz etme olanağı var mı? Eğitimin, insanlara bilgi empoze etmek değil, onların hayâl güçlerini belirlemek, beslemek olduğunu kime anlatacaksınız ki? Eğitimin, kişilere sorunlarını kendilerinin çözmeleri bilincinin verilmesi olduğunu nasıl öğreteceksiniz ki?
Başarıda iyi plânlamanın ışığındaki girişimcilik ve kişinin sağlam karakterinin payı da tartışılmaz. Çünkü, sağlam karakterli kişi, ülkesinin geleceğini düşünerek, yararlı hizmetler üretmeye çalışan bir yapıdadır. Emeğin, en yüce değer olduğuna yürekten inanır.
Türkiye, 7 Haziran seçimine bu ortamda gidiyor.
Umutlu musunuz, bilmem! Umuda yolculuk diyelim, en iyisi!