"Şeker" erirken, yandaş basının da, inanılmaz boyutlarda olduğu öne sürülen yolsuzluğu nasıl gözlerden kaçıracaklarını bilememeleri, hatta bunu gerçekleştirmeye çalışırlarken de komik durumlara düşmelerine şaşmamak elde değil! "Şeker" artık erimek üzere! "Şeker" erirken, yandaş basının "tatsız" durumu da ibretle izleniyor.
X X X
"Şeker" denilince aklıma, şu bizim AKP`nin Bandırma Belediye Başkan aday adayı Recep Şekerci de geliyor. Birkaç yalakasının, Eti Maden`i başarılarıyla adeta uçurduğu öne sürdüğü Şekerci, son dönemlerde basın kuruluşlarını ziyaret ederek, kendisi için destek arıyor. Kısacası Şekerci, en küçük bir eleştiriye bile tahammül gösteremeyerek, bazı gazetecilere tazminat davası açtığını nedense hiç düşünmüyor. Eleştiriye kapalı olup, en küçük bir eleştiri karşısında bile hemen mahkemeden medet umanların, mazallah bir de belediye başkanı olduklarını ve çok daha büyük eleştirilerle karşılaştıklarını düşünün. Herhalde mahkeme mahkeme koştururlar, gazetecileri
Bu noktada konuyu, AKP`nin diğer bir Bandırma belediye başkan aday adayı Bora Öziş`e getireceğim. Sevgili Bora`yı, DSP`den, AKP`ye geçtiği dönemde, bir köşe yazımda ağır bir dille eleştirmiştim. Bora Öziş, yazıyı okuduktan sonra beni telefonla arayıp, teşekkür ederek, eleştirilerimden yararlanacağını belirtti. İşte, tam da budur. Demokrasilerde, basın özgürlüğüne saygı ve hoşgörü son derece önemlidir. Bunun en anlamlı örneklerini, eski yıllarda Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan gibi parti liderleri vermiştir. Bu liderler, en ağır şekilde eleştirildikleri yazıların sahiplerine, hiçbir zaman dava açmamışlardır.
Beyimiz, basın özgürlüğüne karşı tahammül gösteremeyerek, mahkemelere koşacak ama iş, adaylığına gelince kendini, basının şefkatli kollarına teslim edecek! Bunun adı çifte standarttır, samimiyetsizliktir.