Meşakkatli bin bir rütbe süreçleri ve bir o kadar da zorluklara kazanılan savaşların sonucunda, mareşal üniforması giyerek mi Atatürk olunur? Demir, gümüş, pirinç, altın ve platinden yirmi dört adet madalya ve nişan, yedi adet madalyon. Çatışmalar, savaşlar, zorlu askeri eğitimler, o cepheden bu cepheye koşturmalar, boğucu sorunlar, ve gaz lambalarının kasvetli ortamındaki çadırlarda birkaç saatlik uyku ile geçirilen savaş gecelerinde İngilizce, Fransızca, Almanca, Türkçe olarak kendi el yazısıyla, sayfaların üzerine notlar alınarak okunan dört bin den fazla kitap.
Anıt Kabir’i görme şansınız olursa, o yüzlerce metre karelik salonu dolduran siyaset, askeri, edebi, hukuk, bilim, felsefe ve tarih alanlarında her sayfanın üzerindeki, bu kitapların okunmuş olduğunu kanıtlayan el yazılarının mühürlediği o devasa kütüphaneyi mutlaka görmenizi tavsiye ederim.
Devam edersek; mesleği akademisyenlik ve yazarlık olmasa da, Türk Dili üzerine geliştirdiği Güneş Dil Teorisi, Nutuk, Geometri, ve askerlik mesleği üzerine yazdığı toplam on iki kitap. Stres, keder, ve ölüm duygusun bolca yaşandığı, cephe, savaş ve siyaset ortamında kendi gömlek modellerini çizecek kadar ince bir ruh, bir stilist (giysi modeli çizen kişi) olarak da görürüz onu. Hitit Uygarlığı ile ilgili kazıları yakından takip eden, baş döndüren devlet meselelerine rağmen, arkeolojiye büyük ilgi duyan ve gelişmeleri kaçırmadan takip eden bir arkeoloji vizyonu doldurur tarihin satırlarını. Omuzladığı dış ve iç siyaset ile ekonomi, sağlık, ve eğitim gibi devlet hayatının zorlu alanlarının yanında Orman Çiftliğinde modern tarımın geliştirilmesi ve sürdürülmesi ile ilgili çalışmalara bizzat katılan, tarım makineleri arasında bir lider çıkar önümüze.
Kurduğu devleti ilelebet payidar kılacak ve geleceğe taşıyacak, her ne kadar birçok dahili ve harici bedhahların (kötü ruhlu ve niyetli kişilerin) unutturmaya çalıştığı altı ilkenin sembolize edildiği altı ok simgeli fırkayı (CHP’yi) kurarak, tek adam yönetiminden ziyade, geleceğin çok partili döneminin mimarı olma başarısı da onundur. Sosyal, siyasi, eğitim, kültür ve ekonomi alanlarında yaptığı, bu Milleti muasır medeniyetin üzerine ulaştıracak yolun kilometre taşları olarak onlarca köklü devrimin fotoğrafı sayılacak, üstünde Latin Alfabesinden harflerin yazılı olduğu ve zihnimize sonsuza kadar Baş Öğretmen unvanını yerleştiren o kara tahta önündeki tarihi pozun sahibi olmanın yanında, modern anlamda havacılığın parolası olan “İstikbal göklerdedir” şiarı ile kurulan Türk Kuşu’ndan, T.C. Merkez Bankası, Orman Çiftliği, Çocuk Esirgeme Kurumu, İş Bankası, Anadolu Ajansı ve Diyanet İşleri Başkanlığı gibi yirmi yedi kurumu Cumhuriyete kazandırmakla ve Türk Milletinin onlarca asırlık iman ve inancını pekiştirmek, onu hurafe ve tabulardan kurtarmak adına bedelini bizzat ödediği, herkesin anlaması için Türkçeye çevirttiği Allah Kelamını- Kur’an-ı Kerim’i de onun manevi alandaki başarısına dahil ettiğimizde, onu Atatürk yapan mesleği ve başarıyı hala söylememiş oluruz.
Sekiz yaşında, babasını kaybettikten sonra, annesi ve kardeşiyle birlikte gittiği dayısının bulunduğu Rapla Çiftliğinde başladı ebediyen sürecek, onu Mustafa Kemal Atatürk yapan mesleğine ve başarısına.
Vincent Van Goh’un tam da 1890’larda bitirdiği “Buğday Tarlası ve Kargalar” tablosunda çizmeyi unuttuğu sarı saçlı mavi gözlü o küçük çocuk, o yaşta başladığı, emeğe, ekmeğe, istiklale ve istikbale üşüşen leş kargalarını kovma işini ve başarısını büyüdüğünde de, Çanakkale’de Sakarya’da Afyon’da ve Dumlupınar’da tüylerini, kanatlarını yolarak ve denize dökerek, icra edip başardığı gibi, bu gün Anıt Kabir’in bağrında toprak olan naçiz vücudu ve her namuslu, erdemli ve vefalı Türk vatandaşının vicdanında yükselen aziz ruhu, leş kargalarını, dahili bedhahlarını ve karga dostu korkulukları hala korkutmaya devam ediyor…
Vatan savunması haricinde savaşı cinayet olarak gören ve rüyası yurtta ve dünyada barış olan O Büyük İnsanı her on Kasım’da olduğu gibi rahmet ve şükranla anıyoruz.
O’nun mirası olan akıl, bilim ve erdemle esen kalın.
Bugün, 9 Mayıs 2024 Perşembe
