Akdeniz´e inerken

CANIM HİÇ ÖLMEK İSTEMİYOR AKDENİZ ŞİİR KİTABIMDAN
(Kitabın birinci baskısından)
Şu dağlar çokça Toros vari
Bir baksak,
arkaları mutlaka Akdeniz´dir
Toroslar´dan Akdeniz´e inerken,
paraşütle iner gibi,
burnumuza kekik kokuları gelir,
Akdeniz, çok yaşamış, çok görmüş,
çok soylu bir güzelimizdir
Sertavul Geçidi´ne varmadan,
bu çeşme neyin nesi?
Suyu, tadını cennetten
soğukluğunu Kuzey Kutbu´ndan almış sanki
Ak bulutlar mı Toroslar´a iner,
Toroslar mı ak bulutlara yükselir?
Bildiğim, Sertavul Geçidi´nden her inişte aklıma,
yüksekten düşmek gelir?
Çağlar önce insanlar,
ömür törpülemişler kayalıklarda
Ömürleri kayalıkları oymakla geçmiş onların
Araştırsak izleri kalmış mıdır ki;
hıçkırıklarının, kahkahalarının?
Tanrı´yı yükseklerde arayıp bulmuşlar sanki..
Başka nasıl yorumlanır yoksa
Yüksek dağlara yapılması görkemli tapınaklarının?
Kayalara oyulmuş bir mağaraya konuk olsak,
belki konuşmalarını duyardık,
çağlar önce yaşamış insanların;
belki de gülüşlerini mutlu anlarının.
Bizler gibi sevdiklerini,
ağladıklarını, güldüklerini
anlardık ilk insanların?
Akdeniz´e inmeden MUT adında bir belde
Burada yaşayan mutlaka mutlu olur
Çevirip sokakta kime sorsak
"MUTLU musun?"
Gülerek başını sallar,
Evet, mutludur...
MUT´tan sonra otomuza bir efsane binmeli
GÖKSU Nehri görününce efsane dinlenmeli
Buna göre gök ve su çağlar önce birleşmiş,
birleşme sonucunda buraya bir nur inmiş
Nur büyümüş, ermiş, koca bir nehir olmuş
ve nehrin adını ebesi GÖKSU koymuş?
Masalını ben uydurdum,
GÖKSU´ya kimlik buldum?
Yoksa bu masalsı görkemi,
dağı- taşı yararak, gece-gündüz akarsak;
Akdeniz´e su taşıyan bu özveriyi,
nasıl anlatabilirsiniz?
Belki de GÖKSU olmasaydı,
çağlar önce kururdu Akdeniz !..
x x x
Uzuncaburç Yaylası´nda bir ZEUS TAPINAĞI,
Tapınakta, tiyatroda, sütunlu sokaklarda;
Zaman ,ak köpükler içinde yorgun bir attır şimdi
Çağlar ötesinden günümüze anlamlar taşımakta?
Akdeniz´in büyülü güzelliğini,
geçmişle kucak kucağa yaşıyor insan
Zamanın bir yerinde, Uzuncaburç Yaylası´ndan,
KIZKALESİ korsanlarına şarap akıyor borulardan
Kızkalesi masalına cadılar karışmasaydı,
sepetteki üzüm salkımı belki yılan olmayacaktı
Belki, GÜZEL PRENSES ölmeyecekti, yaşayacaktı
Kim bilir, belki de şimdi Kızkalesi´nden
bizlere el sallayacaktı!
(KAYNAKLARDA KIZKALESİ MASALI ŞÖYLE ANLATILIR:
Bir gün yörenin kralı, fal baktırır. Falcı, krala, kızının bir yılan tarafından
sokularak öleceğini söyler. Kral, fala inanır ve Kızkalesi´ni yaptırır.
Kaleye girişler kontrollü yapılmasına rağmen, bir üzüm sepetinde
kaleye giren yılan, sepetten üzüm alırken GÜZEL PRENSESİ sokar ve
fal gerçekleşir, GÜZEL PRENSES ölür...)